Salomon ile Sümela Manastırı’na Yolculuk
Salomon ile Sümela Manastırı’na Yolculuk

Salomon ile Sümela Manastırı’na Yolculuk

Sonbaharın taze rüzgarları yüzümü okşarken, Salomon markasının hafif yağmurluğu ve sağlam ayakkabılarıyla adımlarımı attım. Trabzon’un muhteşem doğasında, Sümela Manastırı’nın eteklerinde geçirdiğim bu unutulmaz günü size aktarmak için heyecanla kaleme aldım.

Sabahın erken saatlerinde, mistik atmosferiyle tanınan Sümela Manastırı’nın yolunu tuttum. Doğanın kucakladığı bu manastır, tarih ve doğanın muhteşem uyumunu barındıran nadir yerlerden biriydi. Karadeniz’in serin sularının kıyısında, yeşilin her tonunun buluştuğu bir doğa harikasıyla karşı karşıyaydım: Sümela Manastırı. Kayalıkların üzerine oyulmuş bu eski manastır, beni derin bir etkiyle karşıladı. İlk bakışta, manastırın etrafını saran sis bulutları, mistik bir atmosfer yaratıyordu ve sanki zamanı durdurmuş gibiydi.

Manastırın etrafını saran mistik sisler, doğanın büyüsünü daha da arttırıyordu. Yürüyüş parkurunda ilerledikçe, Salomon ayakkabılarımın sağlamlığı ve konforu, her adımda kendini gösteriyordu. Kayaların üzerinde, derin vadilerin kenarlarında yürümek, beni doğanın ve tarihin büyüsüne daha da yaklaştırıyordu.

Manastırın tarihi yapısını gördükçe, binlerce yıllık bir geçmişin izlerini hissettim. Kayalara oyulmuş olan bu yapı, doğanın ve insan elinin muhteşem bir uyumunu gözler önüne seriyordu. İçeride dolaşırken, her bir odanın ve şapelin tarihini hayal etmek zor olmadı. Duvarlardaki freskler, manastırın dini ve kültürel önemini vurguluyor, ziyaretçilerine geçmişe bir pencere açıyordu.

Sümela’nın Tarihi

Manastır hakkında bilgi vermem gerekirse: Manastır, Meryem Ana’ya adanmıştır ve adını, Yunanca’da “kara meryem” anlamına gelen “Panagia Soumela”dan almıştır. Manastırın kuruluş tarihi kesin olarak belirlenemese de, çoğu kaynak 4. yüzyılın sonlarına veya 5. yüzyılın başlarına dayandığını düşünmektedir. Sümela Manastırı’nın kurucusu, geleneksel inanışa göre, Bizans İmparatoru III. Aleksios’un kızı olan Meryem Ana’nın havarisi olan iki rahip olan Barnabas ve Sofronios’tur. Bu rahipler, manastırı Altındere Vadisi’ndeki kayalıkların üzerine inşa etmişlerdir. Manastır, zamanla genişlemiş, ek yapılar eklenmiş ve geliştirilmiştir. Manastır, Orta Çağ boyunca Bizans İmparatorluğu’nun ve ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında kalmıştır. Bu dönemlerde, manastır, bölgenin önemli bir dini ve kültürel merkezi olmuştur. Manastır, çeşitli dönemlerde kilise, şapel, hücreler ve diğer yapılarla genişlemiştir. 20. yüzyılın başlarında, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Yunan-Türk nüfus mübadelesi sonrasında, Sümela Manastırı’nın çevresindeki Rum nüfusu azaldı. Bu dönemde, manastırın bakımı ve kullanımı azaldı. Ancak 1930’larda Türkiye’nin turizm potansiyelini artırmak amacıyla manastır restore edildi ve turizme açıldı.

Saatler geçtikçe, yağmurluğum altında ve sırt çantamla donanmış olarak, Sümela Manastırı’nın gizemli koridorlarında kayboldum. Üzerime giymiş olduğum Salomon’un yağmurluğu Gore-tex özelliği sayesinde, beni hem yağmurdan koruyor hem de aşırı terlemenin önüne geçerek daha konforlu bir yürüyüş yapmama olanak sağlıyordu.

Manastırın çevresindeki doğa, beni büyülemeye devam ediyordu. Kayalıklar arasında yürürken, kuşların cıvıltısı ve dere sesiyle içsel bir huzur buldum. Karadeniz’in serin esintisi, yüzümde hafifçe hissedildi ve bu benzersiz atmosferi daha da derinleştirdi. Doğanın kucakladığı bu manastır, ziyaretçilerini ruhsal bir yolculuğa çıkarırken, ayrıca onlara unutulmaz bir deneyim de sunuyor.

Salomon Bana Unutulmaz Bir Deneyim Yaşattı

Sümela Manastırı’nı ziyaret etmek, sadece tarihle değil, aynı zamanda doğayla da buluşmak demekti. Kayalıklar arasında dolaşırken, doğanın gücünü ve manastırın huzurunu bir arada hissettim. Bu benzersiz deneyimi yaşamak, sadece görmekle değil, aynı zamanda hissetmekle mümkündü. Salomon’un sağlamlığı ve dayanıklılığıyla tamamlanan bu yolculuk, sadece bir gezi değil, aynı zamanda bir maceraydı.

Sümela Manastırı’nın büyüsü altında, doğanın kucakladığı bu eşsiz yerde, Salomon‘un beni yalnız bırakmayan ayakkabılarıyla geçirdiğim bu anı unutamayacağım. Manastırı terk ederken, içimde bir hüzün ve bir huzur vardı. Bu benzersiz manzara ve atmosfer, benim için unutulmaz bir deneyim gerçekleştirdim. Sümela Manastırı’nın mistik dünyası, beni derinden etkiledi ve bu güzel anıyı her zaman hatırlayacağım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir