Kaykayla Evin Salonundan, Bağdat Caddesi’ne, Oradan Dünyaya –  Tuncay Koçal
Kaykayla Evin Salonundan, Bağdat Caddesi’ne, Oradan Dünyaya – Tuncay Koçal

Kaykayla Evin Salonundan, Bağdat Caddesi’ne, Oradan Dünyaya – Tuncay Koçal

Henüz 4 yaşındayken amcasının Almanya’dan getirdiği kaykayla başlayan dostluğu bugünlere gelmiş. Tam 29 yıldır kayıyor Tuncay Koçal. Aynı zamanda Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu olan Koçal, kaykayın kendisi için bir yaşam felsefesi olduğunu vurguluyor.
Kaykayın pratik yaptıkça gelişen bir spor olduğunu, bu nedenle bol bol pratik yapılması gerektiğini hatırlatan Koçal, kaykayın 7’den 70’e herkesin yapabileceği bir spor olduğunun asla unutulmamasını istiyor.

1983 yılında doğan Tuncay Koçal, yaklaşık 30 yıldır kaykay kayıyor. Aynı zamanda Yeditepe Üniversitesi Tiyatro-Oyunculuk Bölümü mezunu ve İstanbul Devlet Tiyatrosu oyuncusu olan Koçal, evlerinin salonunda başlayan kaykay tutkusunu önce Bağdat Caddesi’ne sonra da tüm hayatına taşımış.
“X4’tune Skateshop” kaykay mağazaları ve “Ala Skateboards” adlı yerli kaykay markasının sahibi olan Koçal, kendisini “Güzel işler, projeler gerçekleştirmeye çalışan kendi halinde bir vatandaşım” sözleri ile tanımlıyor.

Almanya’dan gelen doğum günü hediyesi ile başladı her şey

Kaykay merakım 1988 yılında amcamın Almanya’dan doğum günü hediyesi olarak getirdiği bir kaykay ile başladı. Önceleri evin salonunda, koridorunda takılırken -çünkü henüz 4 yaşındaydım- yavaş yavaş sokağa çıkıp evin önündeki yokuştan aşağı kaymalar, daha sonrasında yeni kaykaycılar ile tanışmak üzere Bağdat Caddesi’ne inmem ile birlikte bir anda kaykay camiasına adım atmış oldum. O zamana kadar kaykayın zıplatılan bir araç olduğunun farkında bile değildim. Etrafta atlayan, zıplayan adeta uçan kaykaycıları görmem ile birlikte ben de bu abiler gibi kaykaycı olacağım dedim ve başladım hareket çalışmaya. Günde 14-15 saat kaykay kaydığım zamanları bilirim. O zamanlar öğlenci olarak okurken lisede sabah erkenden çıkıp okul saatine kadar, okuldan sonra da akşam geç saatlere kadar hep kaykayın üzerindeydim. Çok sevdim bu sporu. Çalışıp çabaladıkça da iş buralara kadar geldi:)

Gösteriler, reklam çekimleri ve sonrası…

Kaykay kaymayı bu kadar çok sevip zaman ayırıp kendimi geliştirdikçe iyi bir kaykaycı olmaya başladım. Araştırıyordum, okuyordum, gezip tozarak yeni yerler ve kaykaycılar keşfetmeye çalışıyordum. Bir zaman sonra ekstrem spor gösterileri düzenleyen bir abim bana bir teklifle geldi; kendi gösteri ekibinde yer almamı istiyordu. Hemen kabul ettim. Ekiple beraber Türkiye’nin birçok noktasında gösterilerde, sonra işler ilerledikçe reklam çekimleri gibi işlerde yer aldım. Hiç beklemediğim bir şekilde çok sevdiğim hobimden para kazanmaya başlamıştım. Zamanla kendi ekibimi kurdum, rampalarım oldu, işler işleri kovaladı en sonunda beni kaykay mağazası sahibi yapmaya kadar geldi.


“90’lı yıllarda ucube gibi bakılıyordu, şimdi serseri diye”

Bu söylediğiniz algı tüm dünyada yaygınken Türkiye’de henüz bir kültür olarak kabul edilmiş değil. Kültür kısmının farkında olup ilgilenen kişi sayısı çok az. Ben bunun nedeninin yeterince Türkçe kaynak bulunmaması olduğunu düşünüyorum. Konu ile ilgili gereken çalışmaları yapmaya çalışıyoruz.
90’lı yıllarda kaykay kayanlara ucube gibi bakılıyordu. Şimdilerde ise daha çok serseri olarak bakmaya başladılar:) Sosyal medya ve internet sayesinde bu bakış açısı değişmeye; kaykay ile ilgili daha çok kaynak çıktıkça, televizyonlarda orada burada görmeye başladıkça kaykayın bir spor olduğunu algılamış oldular.
Değişim bizde yavaş ilerlemesine karşın son 10 yılda parklar oldukça hızlı bir şekilde artmaya başladı. Ancak bu alanları kullanacak sporcular henüz ortada yok. Ekibimizle birlikte kaykayı yaygınlaştırma ve tanıtma çalışmaları yürütmeye çalışıyoruz. Bilinçlendirilmeye ihtiyacı var memleketin. Sonuçta nasıl bakacağını göstermezseniz, kişiler kendi açılarından bakmaya başlıyorlar ve algı bu şekilde yanlış yerleşiyor. Geçmiş 30 yıla bakınca olumlu gelişmeler var ama hâlâ tadına varmak için yeterli değil. Çok işimiz var çoook:)

Profesyonel marka seçiminde firma duruşu ön planda

Tahta olarak genelde “Deathwish Skateboards” kullanıyordum ama kendi markamı çıkarınca haliyle “Ala Skateboards” kullanıyorum artık, dingil dediğimiz truck olarak “Thunder Trucks”, tekerlekte “Spitfire Wheels”, rulman olarak da “Shake Junt” kullanıyorum.
Bu saydığım markalar çok köklü ve kaliteli markalar. Profesyonel kaykayda tahtaların cins ve yapıları birbirine çok benzer; o nedenle profesyonel markaları seçerken daha çok firma duruşu öne çıkıyor. Kendinize yakın hissettiğiniz markaları ve kaykaycılarını takip etmeye başlayınca genellikle o markaların ürünlerini kullanmaya başlıyorsunuz. “Ala Skateboards” yüzde 100 Türk kaykaycılarının katkılarıyla oluşturulmuş, uluslararası standartlarda kaliteye sahip muhteşem bir tahta markası oldu.

“Sadece okumayın, kayın!”

Kaykayla ilgilenenlere mutlaka yapmalarını ya da dikkat etmelerini önereceğim bazı noktalar var. Araştırsınlar, sadece okumasınlar aynı zamanda uygulayarak öğrensinler, bol bol kaykaycılarla bir arada olmaya çalışsınlar, videolar izlesinler. Kaykay pratik yaptıkça gelişen bir spor olduğundan bol bol vakit ayırmaya çalışırlarsa daha çok keyif alacak, daha mutlu olacaklardır.
7’den 70’e herkesin yapabileceği bir spor olduğunu asla unutmasın; sadece düz kaykay kayarak bile çok eğlenebileceklerinin farkında olsunlar.

Sakın ha yapmayın diyeceklerim; özenti olmasınlar, kalitesiz kaykay ile kaymasınlar, “Yeni başlayacağım, bir denemek istiyorum” mantığı ile hareket edip ucuza getireceğim diye kalitesiz bir kaykay alan kişi bu sporun tadına varamaz. Bir de kaykay yapanlar, bunun, yaşamlarının bir parçası olabileceği fikrini akıllarından çıkarmamalı.

“Suadiye’den girip Bahçeşehir’den çıkıyorduk”

Yine 90’lı yıllarda yaşlarımız o zaman 12-13, yeni yerler keşfedebilmek için rastgele bir otobüse atlayıp bilmediğimiz yerlere gider kaykay kayardık. Bu sayede İstanbul’un birçok yerini keşfetme şansımız oldu. O günler benim için çok kıymetliydi. Sokaktan, mahalleden dışarıya çıkmamış bir çocuk olarak Suadiye’den girip Bahçeşehir’den çıkıyorduk resmen. Heyecanlı, güzel zamanlardı.

SPX ilk günden bu yana kaykaya büyük önem veren, destek veren özel bir yer. Bu ailenin bir parçası olmaktan dolayı çok mutluyum. Kaykay kültürünün bizim buralarda da iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Kaymaya devam!

Kaykaycı olduğu kadar oyuncu da…

Tiyatro’ya çok küçük yaşlarda 1996 senesinde Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde ders alarak başladım. İşitme engelli bir aileye sahip olduğum için sevgili dayımın “içine kapanık bir çocuk olmayayım, sosyalleşeyim” diye gönderdiği tiyatro kursunu çok sevdim. İş sosyalleşmekten çıkıp sanat aşkına dönüştü. Sürekli sahneye çıkmak istiyor, projeler üretiyorduk. İyi bir hocamız vardı. Bana tiyatro sevgisini o aşıladı. O gün bugündür sahnedeyim 🙂

İki yıllık eğitimimin ardından oyunculuk hocam bana büyük oyununda çocuk rolü oynamamı teklif etti ve ilk defa 1998 yılında profesyonel anlamda sahneye çıkmış oldum. Bir yandan tiyatro eğitimime devam ediyor diğer taraftan da oyunlarda yer alıyordum. Sanat İşliği Tiyatrosu, Almanya Arkadaş Tiyatrosu derken en sonunda kendimi İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda buldum. 2011 yılından bu yana bu kurumda oyunculuk yapıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir