Slovenya’da yaşayan XTEAM üyemiz Emrah Özbay, Slovenya’nın kuzeydoğusunda yer alan Pohorje dağındaki maceralarını anlattı…
Doğa ve adrenalin sporlarının bir araya başarılı bir şekilde getirildiği Pohorje, yaz ve bahar aylarında bisiklet, kış aylarında ise her tür kayak meraklısının ziyareti için kapılarını 12 ay boyunca açık tutuyor. Benim Pohorje’yi ziyaret etme amacım dünya şampiyonalarını izlemek ve parkurları keşfetmek. Profesyonelce haritalandırılmış ve düzenlenmiş parkurlar haricinde, doğa yürüyüşleri veya trekking meraklıları içinde mükemmel bir lokasyon Pohorje. Maribor şehir merkezindeki otobüs terminaline Lubliyana ya da Graz hava alanından ulaştıktan sonra, altı numaralı otobüse spor ekipmanınız ile beraber binerek 20 dakika içinde Vzpenjača (Teleferik) adı verilen Pohorje’nin girişine gelmiş oluyorsunuz (6 numaralı otobüs, bisiklet ve kayak/board taşıma aparatlarına sahip). Bu alanda gondol alt istasyon bölgesinde konaklayabileceğiniz 20’den fazla otel var, ben dağın alt kısmında Hotel Arena ya da Hotel Milena’yı tercih ediyorum, eğer dağın üzerinde konaklayacak isem Hotel Bolfenk tercihim çünkü biraz daha sakinliği sevenler için, gondolun üst istasyonuna çıktığınız orada bulunan 5 otelden birisi.
Yaz ayları için eğer Downhill dünya şampiyonasını izleyecekseniz 2020 Mayıs ayının ilk haftasına yerinizi şimdiden ayırtmanızı şiddetle tavsiye ediyorum hatta ısrar ediyorum, yoksa yer bulmanız pek mümkün değil. Yaz aylarında gelecekseniz eğer, dağ bisikletinizi yanınızda getirmenizi kesinlikle tavsiye ederim, eğer bisikletinizi yanınıza almadıysanız, gondol alt istasyonda bedeninize ve özelliğine göre seçebileceğiniz bisiklet ve korunma ekipmanlarını kiralayabilirsiniz. Artık hazır olduğunuz için şimdi sırada parkurları görmek var, gondol üst istasyona vardığınız alanda “Bike Park Pohorje” tabelasını ve oyma ağaçtan yapılmış hoş bir giriş kapısı göreceksiniz.
Bike park pohorje sürekli bakımı yapılan toplamda dört adet farklı parkur ile bisiklet sevenlere hizmet ediyor. Başlangıç seviyesindeki meraklılar için FamilyLine adını verdikleri, 5 kilometre civarında olan ve sizi hiç zorlamadan tekniğinizi geliştirip, bisikletinizi tanımanızı sağlayacak bir parkurda başlamanızı öneriyorum. Beni en çok heyecanlandıran parkur ise Flow adını verdikleri 4.5 km uzunluğundaki orta seviye dağ bisikletçilerine hazırladıkları ve içerisinde rampaların, süper hızlı dönüş duvarlarının olduğu ve eğer sürati seviyorsanız aşırı hızlı ve adrenalin dolu parkurları. Hangi seviyede olursanız olun bu parkur size istediğiniz adrenalini verecek hıza sizi çıkaracak şekilde inşa edilmiş, arkadaşlarınızla mükemmel bir hafta sonu aktivitesi geçirebileceğinizi garanti ederim.
Pohorje bike parka gelmişken eğer ileri düzey dağ bisikletçisi iseniz görmeniz gereken iki parkur daha var, eğer yüksek rampaları, dik inişleri seviyorsanız ve iyi bir arkadaş grubu ile beraberseniz bu iki parkuru kesin tavsiye ederim. Birincisi RedLine adını verdikleri üç senedir hizmet veren ve adrenalin meraklısı dağ bisikletçilerinin Avrupa’nın her lokasyonundan sürmeye geldikleri parkur. Bu parkur biraz zorlu şekilde inşa edilmiş, daha önceden freeride yada park stili süren biniciler için mükemmel eğlenceli rampaları ve dik inişleri ile kalbinizi yerinden çıkaracak derecede eğlenceli bir parkur. Bu arada belli noktaları zorlayıcı diklikte olduğu için parkurun görseli de sizi şoka uğratacak derecede mükemmel. Son olarak ise Pohorje’nin göz bebeği ve 1999 yılında dünyanın ilk Downhill Dünya Şampiyonasını yapan parkurlar arasındaki parkurları WorldCup. Bu parkur tekniği mükemmel gelişmiş ve zorlu koşulları ve teknik sürüşü seven bisikletçiler için mükemmel bir seçim. Büyük rampalar, bağlantı rampaları, düşüşler, dönüş duvarları, dik inişler, zorlu dönüşler, orman içerisinde köklerin bulunduğu zorlu alanlar ve meşhur Rock’n’Roll adını verdikleri zorlu kaya inişleri bu parkurun birer parçası.
Ekibiniz ile birkaç iniş yaptıktan sonra, hemen gondol üst istasyonda ya da gondol alt istasyonda bir yemek molası verebilirsiniz. Eğer sadece hamburger, sosisli gibi hızlı atıştırmalıkları mideme indirip, ağzımı buz gibi Sloven birası ile ıslatayım diyorsanız gondolun alt istasyonu karşısındaki dondurmacının hemen yanında küçük bir büfe var. 5-8 Euro civarında karnınızı gayet iyi bir şekilde doyurup dinlenebilirsiniz. Sonrasında birkaç tur daha bisiklet parkurlarının keyfini çıkarmak isteyeceğinizden eminim.
Birkaç iniş yaptık ve araziyi gezip doğanın tadını çıkardıktan sonra artık otele dönmenizin ve duş almanızın vakti gelmiştir. Akşam yemeği için güzel bir İtalyan restoranı olan ve hemen gondol alt istasyonda bulunan La Cantina’yı ziyaret etmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Mükemmel makarnaları ve çok doyurucu salatalarının haricinde tabikide tamamen İtalyan usulü çeşitlendirilmiş bol malzemeli pizzalarını denemeyi kesinlikle ihmal etmeyin.
Eğer iki kişi olarak seyahat ediyorsanız bir büyük pizza ve salata sizi gayet iyi bir şekilde doyuracak emin olabilirsiniz. Pizzaları ortalama 6-10 euro arasında, salataları da aynı civarlarda ve doyurucu, iki kişi 20-25 euroya birer bira, şarap içip yemeğini yiyerek gayet karnını doyurmuş bir şekilde keyifle yatağına gidebilir.
İkinci gün biraz daha bisikletinizle Pohorje’nin keyfini çıkarmak isterseniz ve eğer Crosscountry, Allmountain ya da Enduro bisikletiniz varsa etraftaki akarsular, küçük şelaleleri görmenizi tavsiye ederim. Yalnız bu yolculuğu yapmadan önce parkurları “trailforks” web sayfası ya da uygulamasından incelemenizi tavsiye ediyorum.
Areh bölgesine gittiğinizde mükemmel bir doğa görseli sizi bekliyor olacak. Pohorje dağının keyfini kesinlikle çıkaracaksınız, yanınıza yeterli miktarda su almayı sakın unutmayın. Bu noktada size kesinlikle bir su çantası gerektiğini de hatırlatmak isterim. Şahsen kendim, su çantası içerisinde izotonik içecek bulundurmayı ve birkaç çikolatayı yanıma almayı ihmal etmiyorum.
Akşam üzerine doğru bisikletinizi otelinize bırakıp şehir merkezinin yolunu tutun. Şehir merkezinde görülecek yerlerin listesini konakladığınız her otelde bulmanız mümkün ama benim listemden gidecek olursanız, “Franciscan” kilisesinden başlayın, sonrasında şehir merkezindeki müze haline dönüştürülmüş kaleyi ziyaret edin.
Hemen sonrasında nehir kenarına inip eski Su kulesini ziyaret edin hemen devamında ise dünyanın en eski üzüm bağını ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Bu küçük tarihi gezinin ardından açlık hissettiğinizi varsayıyorum, hemen eski üzüm bağını nehir yönünde takip ettiğinizde Slovenya’nın en iyi restoranları arasındaki et restoranı Jack & Joe yi ziyaret edin, hamburger çeşitlerinden, humus’a mükemmel genişlikteki menüsünün tamamını incelemeden karar vermeyin. Burada bir de lokal biralarında tadına bakabilirsiniz. Lokal derken Maribor şehrinin kendi biraları ve benim en çok tercih ettiğim Bevog.
İki gün içerisine sığdırdığım bu turu siz daha uzun bir süreç içerisinde yapabilirsiniz. Benim tavsiyem eğer hakikaten park sürüşünü seviyor ve yeni parkurlar keşfetmek istiyorsanız,
Pohorje dağına 1 hafta ayırmanız. Şehir merkezine hafta içi uğrarsanız sizi daha mutlu edecektir, çünkü Slovenya pazar günleri ve hafta sonları daha çok insanların ailelerine zaman ayırdıkları bir ülke ve genelde herkes ailesi ile vakit geçirdiğinden sadece bazı köklü restoranlar pazar günleri hizmet veriyor. Cuma akşamı Maribor da olursanız Pošna sokağına uğramayı unutmayın. 100 bin kişilik nüfusu ile bu şehir tam bir spor ve sanat aşkı ile yaşıyor.
Şimdiden iyi tatiller dilerim.